Tevbe istiğfar duası ile yapılan hatâ ve günâhlardan dolayı Allâhü Teâlâ’dan mağfiret (günâhları bağışlaması) istenir. Müslüman âlimleri, Tevbe duâsını şu şekilde tertib etmişlerdir. Herkesçe bilinen bu tevbe ve istiğfâr, birçok câmilerimizde her zaman görevli hoca efendiler, cemâatıyla birlikte şöyle söylerler.
Diyelim bütün günahlarımıza;
Estağfirullah Estağfirullah Estağfirullah, el-‘aziym, el-kerim, er-rahim ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyume ve etûbü ileyh. Tevbete’abdin zâlimin linefsihî lâ yemlikû linefsihi mevten ve lâ hayaten velâ nüşûrâ. Ve es’elühut tevbete vel mağfirete vel hidâyete lenâ innehû hüvettevvâbûrrahîm.
(Anlamı: Tevbe ettim yâ Rabbi! Tevbe ettim yâ Rabbi! Tevbe ettim yâ Rabbi! el-Âzîm (çok yücesin), el-Kerîm (çok cömertsin), er-Rahîm (çok merhamet edicisin), O öyle bir Allah ki, her zaman ayakta ölümü olmayan bir Allahtır, ondan başka ilâh yoktur. Allah’a tevbe ediyorum, o, öyle bir tevbe ki, nefsini ne öldürebilecek, ne de yaşatabilecek aciz ve zalim bir kulun tevbesiyle tevbe ediyorum. Ve Allah’tan tevbe, bağışlanma ve hidayet istiyorum. Çünkü O (Allah) bütün tevbeleri kabul eden çok merhametlidir.)
Tevbe yâ Rabbi! Tevbe yâ Rabbi! Tevbe yâ Rabbi! Eğer benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan ve diğer âzâlarımdan bilerek veya bilmeyerek kelime-i küfür, şirk, isyân, hatâ sâdır olduysa ben onların cümlesine tevbe ettim, pişman oldum, bir daha işlememeye azmü cezmi kastettim. Peygamberlerin evveli Hz. Âdem Aleyhisselâm, âhiri iki cihan serveri Hazreti Muhammed aleyhisselâtü vesselâm ve her ikisinin arasından da, ne kadar Peygamber gelip geçtiyse cümlesine inandım, imân ettim. Peygamberimiz, senin taraf-ı ilâhiyenden her ne getirip haber verdiyse hepsi haktır ve gerçektir, dilim ile ikrar, kalbim ile tasdik ettim.
Âmentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’l kaderi hayrihî ve şerrihî mine’llâhi teâlâ; ve’l-ba’sü ba’de’l-mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh. (Anlamı: Ben Allâh-ü Te’âlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere ; hayır ve şerrin Allâh-ü Te’âlâ’nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şahadet ederim ki, Allâh-ü Te’âlâ’dan başka ilâh yoktur. Ve yine şahadet ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve peygamberidir.)
Tecdid-i İman (İmanı Tazelemek) için devamla;
Allâhümme inni ürîdü en üceddidel-îmâne tecdîden bi kavli “Lâ ilâhe illallah. Muhammedür’Resûlullâh” (Bu cümle üç kere tekrar edilir).
İmanımızı tazelemek istediğimiz vakit bu şekilde tevbe-i istiğfar getiririz. (Yusuf Tavaslı, Tam Dua Kitabı, s.92-94)
* * *
Tövbede Hangi Dualar Okunmalıdır?
Tövbe edecek kimsenin iki rekât namaz kıldıktan sonra Allah’a hamd, Resûlüne (s.a.s.) salât ve selam getirdikten sonra tövbe ve istiğfar etmesi, akabinde de salavat ve hamd ile bitirmesi tövbenin adabındandır.
Hz. Peygamberin (s.a.s.), bağışlanması için yaptığı pek çok duadan ikisi şudur:
اللَّهُمَّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى ظُلْمًا كَثِيرًا وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ ، فَاغْفِرْ لِى مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ ، وَارْحَمْنِى إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
(Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin.) (Buhârî, Ezân 149; Müslim, Zikir, 48)
رَبِّ اغْفِرْ لِى خَطِيئَتِى وَجَهْلِى وَإِسْرَافِى فِى أَمْرِى كُلِّهِ ، وَمَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّى ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى خَطَايَاىَ وَعَمْدِى وَجَهْلِى وَهَزْلِى ، وَكُلُّ ذَلِكَ عِنْدِى ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ وَمَا أَسْرَرْتُ وَمَا أَعْلَنْتُ ، أَنْتَ الْمُقَدِّمُ ، وَأَنْتَ الْمُؤَخِّرُ ، وَأَنْتَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِير
(Allah’ım! Günahlarımı, bilmeden ve haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah’ım! Ciddi veya şaka olarak yaptığım yanlışları, hataen ve kasten işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.) (Buhârî, Deavât, 60). (Diyanet İşleri Başkanlığı sayfasından alıntılanmıştır)