Nimete kavuşunca şükretmek, musibetle karşılaşınca sabretmek, her halükârda Allah’a hamd etmek müminin temel görevidir. Çünkü Allah, şükredenlere, nimetini artıracağını ve onları bağışlayacağını bildirmiştir. (İbrahim, 14/7)
‘Hamd’, Allah’ı övmek, her türlü nimet, iyilik ve güzelliğin Allah’a ait olduğunu itiraf etmek ve bunu dile getirmektir. Allah’a hamd etmeyi en güzel ifade eden “el-hamdülillah” cümlesidir. Bu cümle, Kur’ân’da “Elhamdülillah (her türlü övgü Allah’a mahsustur)” şeklinde yirmi üç yerde, “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemin (âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun)” şeklinde yedi yerde geçmektedir.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in her hâl ve şartta Allah’a hamd ve şükrettiği bilinen bir husustur. Çünkü en faziletli dua Elhamdülillâh diyerek yapılan duadır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“En faziletli zikir; ‘Lâ ilahe illâllah’ diyerek yapılan zikirdir. En faziletli dua ise Elhamdü lillâh’ demektir. ” (Tirmizî, De’avât, 9)
Bir duasında Peygamberimiz (s.a.s.), Allah’a şöyle hamd etmiştir:
Okunuşu: “Allâhümme innî es’elüke’s-sebâte fi’l-emri, ve es’elüke ‘azimete’r-ruşdi.
Ve es’elüke şükra ni’metike ve husne ‘ıbâdetike.
Ve es’elüke lisânen sâdikan ve kalben selîmâ.
Ve e’ûzü bike min şerri mâ ta’lemü ve es’elüke min hayri mâ ta’lemü.
Ve esteğfiruke mimmâ ta’lemü. İnneke ente ‘allâmü’l-ğuyûb.”
Anlamı: “Allah’ım! Senden dinde sebat etmeyi istiyorum ve doğruluğa da azmetmeyi istiyorum.
Nimetine şükretmeyi ve sana güzel ibadette bulunmayı istiyorum.
Doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp istiyorum.
Senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum. Bildiğin bütün hayırları senden istiyorum.
Bildiğin günahlardan sana istiğfar ediyorum. Şüphesiz ki gaybı en iyi sen bilirsin.” (Tirmizî, De’avât, 23)
Allah’ın verdiği sayısız nimetlere (İbrahim, 14/34) hamd ve şükredebilmek için Allah’a hakkıyla kulluk etmek gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.), geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Kendisine; “Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar yoruyorsun)” denildiğinde;
“Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını vermiştir. (Buhârî, Teheccüd, 6; Tefsir-Fetih, 324; Nesâî, Kıyamü’l-Leyl, 17)
Sözle Elhamdülillâh diyen Allah’a şükretmiş olur. Fiilî şükür ise, Allah’ın verdiği nimetlerin cinsinden Allah’ın kullarını da yararlandırmaktır. Meselâ ilmin şükrü, ilmini başkalarına öğretmek, malın-paranın şükrü, muhtaçlara ve hayır kuramlarına yardım etmektir.
İyilik edene teşekkür etmek de o nimete şükretmek sayılır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), insanlara teşekkürü, Allah’a şükürle eş değerde zikretmiştir:
“Halka teşekkürde bulunmayan Allah’a da şükretmez.” (Tirmizî, Birr, 35; Ebû Davud, Edeb, 12)
Peygamberimiz (s.a.s.)’in terbiyesinde hayat bulan sahabe de O’nun ahlâkını aynen yaşatmışlardır. Rivayete göre bir gün Hz. Ömer (r.a.), oğlu Abdullah’ı Hz. Âişe (r.a.)’ye göndererek Peygamberimiz (s.a.s.)’in kabri yanına defnedilmek için izin vermesini istedi. Abdullah, durumu Hz. Âişe’ye arz ettikten sonra olumlu haberi duyan Hz. Ömer;
“Allah’a hamd olsun! Bundan daha önemli bir şey olamaz benim için, dedi. ” (Buhârî, Cenaiz, 94)
* Sahabeden Üsâme b. Zeyd (r.a.), Peygamberimiz (s.a.s.)’in, şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Kendine bir iyilik yapılan kişi, o iyiliği yapana; ‘Cezâke’llâhü hayrâ (Allah, senin mükâfatını bolca versin) derse, en güzel övgüyü yerine getirmiş olur.” (Tirmizî, Birr, 87)
Nimete Kavuşunca Yapılacak Dua
Bir nimete kavuşunca veya beklenen güzel bir haberi duyunca, Allah’a hamd ile dua edilmelidir. Bu, “el-hamdülillah” diyerek yerine getirildiği gibi, “Allah’ım sana hamd olsun, sana şükürler olsun?”, insanlara karşı ise; “Allah senden razı olsun, Allah sana mükâfatını versin...” gibi dualar yapmak ve teşekkür etmekle de yerine getirilir.
Şükür Duası
Abdullah İbnu Gannâm el-Beyâzî (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim sabaha erdiği zaman: ‘Allah’ım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse, bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır.‘ derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder.” (Ebû Dâvud, Edeb 110)
Hadiste geçen, sabah ve akşam okunması gereken şükür duası şudur:
Okunuşu: Allâhümme mâ asbaha bî min ni’metin, ev bi-ehadin min halkıke fe-minke. Vahdeke lâ şerîke leke, feleke’l-hamdü ve leke’ş-şükru.
(Akşam okurken “Mâ esbaha” yerine “Mâ emsa” demelidir. Zira bu duayı akşamları okunurken, “mâ asbaha” (sabaha ermişse) yerine, “mâ emsâ” (akşama ermişse) denilir.)
Anlamı: Allah’ım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse, bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır.