Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) yatağına uzanacağı zaman ellerine üfler, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okur, sonra da elleriyle bedenini meshederdi. Meshetmeye önce başından ve alnından başlar ve elleriyle bedeninin ulaşabildiği yere kadar sürerdi. Allah Resûlü bunu üç defa yapardı. O rahatsızlandığı zaman, kendisi için bana bunu yapmamı emrederdi.” (Müslim, Selam, 50)
Resûl-i Ekrem (s.a.v) vefat ettiği hastalığı sırasında, Muavvizeteyn sûrelerini (İhlâs, Felak ve Nâs) kendi bedenine okurdu. Hz. Âişe (r.a.) diyor ki: “Resûlullah (s.a.v) ağırlaştığı zaman, bu sûreleri okuyup sonra onun kendi bereketli eliyle bedenine meshederdim.”
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) ailesinden bazısı hastalandığı zaman, onun tüm kötülüklerden korunması için Allah’a sığınır/sığındırır ve sağ eliyle meshederek şu duayı okurdu:
Allahümme rabbe’n-nâsi, ezhibi’l-be’se. İşfihî ve ente’ş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke şifâen lâ yuğâdirü sekamâ.
“Ey insanların Rabb’i! Şu hastalığı giderip şifa ihsan et. Şifa verici ancak sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hasta üzerinde hiçbir hastalık izi bırakmasın!” (Buhari, Tıb, 40)
Diğer bir rivayette de Resûllullah (s.a.v) hastalara şunu okumuştur:
İmsehi’l-be’se, rabbe’n-nâsi; bi-yedike’ş-şifâü. Lâ kâşife lehû illâ ente
“Ey insanların Rabb’i! Rahatsızlığı gider. Şifâ senin kudret elindedir. Onu senden başka açacak yoktur.” (Müslim, Selam, 19)
Hasta Ziyareti
Hasta ziyaretinde Allah’tan şifa, sıhhat ve âfiyet temennisinde bulunmak, sabır ve tahammül tavsiye etmek, durumunun iyi olduğunu söylemek, Felak ve Nâs gibi bildiği duaları okumak ve hasta ısrar etmedikçe yanında çok kalmamak da hasta ziyaretinin edeplerindendir. Osman b. Ebü’l-Âs (r.a.), çektiği bir sancıdan dolayı Resûlullah’ın (s.a.v) yanına gitmiş ve durumunu anlatmıştı. Allah Resûlü ona,
– Elini vücudunun ağrıyan yerine koy ve üç defa, “bismillah” de. Ondan sonra yedi defa,
Eûzü bi-izzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidu ve uhâziru.
” Hissettiğim ve sakındığım ağrının şerrinden Allah’a ve O’nun kudretine sığınırım, de” buyurmuştu. (Müslim, Selam, 67)
İbn Abbas’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir müslüman kul eceli yakın olmayan bir hastayı ziyaret eder ve yedi kere şu duayı okursa mutlaka şifa bulur:
Es’elüllahe’l-azîme rabbe’l-arşi’l-azîmi en yeşfiyeke
“Büyükler büyüğü Allah’tan, büyük arşın sahibi Allah’tan şifa vermesini isterim.” (Ebu Davud, Cenaiz 12; Tirmizi, Tıb, 32)
Hasta Ziyaretinin Önemi
Hz. Hasan (r.a.) demiştir ki: Sadece Allah rızası için müslüman kardeşini ziyaret eden bir kimse, hastanın yanından ayrılana kadar Allah Teâlâ’nın ziyaretçisi gibidir (Allah’ın huzurunda bulunmuş gibidir).
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadırlar: “Bir adam müslüman kardeşi hastalandığında ziyaretine gitmek için yola çıktığı zaman oturuncaya kadar cennet bahçesinde yürür. Oturunca onu rahmet bürür. Eğer vakit sabahsa akşama kadar yetmiş bin melek ona dua eder. Şayet akşam ise sabaha kadar yetmiş bin melek ona dua eder.” (Ebu Davud, Cenaiz, 7)
Mümin kulun haklarını muhafaza etmek, onu gözetmek elbette Allah’ın (c.c.) haklarını gözetmek gibidir. Nitekim Resûlullah (s.a.v) bir kudsî hadislerinde, bir müminin hasta bir mümini ziyaret etmesinin Allah katındaki önemine şöyle işaret buyurmuşlardır:
“Allah Azze ve Celle kıyamet günü buyurur:
– Ey âdemoğlu! Hastalandım ancak beni ziyaret etmedin, der. Ademoğlu,
– Yâ Rabbi! Seni nasıl ziyaret edebilirim? Sen âlemlerin Rabb’isin, diyecek. Allah (c.c.) ona,
– Bilmiyor muydun, falan kulum hasta oldu, sen ise onu ziyaret etmedin. Bilmiyor muydun, onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulurdun, buyuracaktır. Sonra,
– Ey âdemoğlu! Senden yiyecek istedim ama beni doyurmadın, buyuracak. Ademoğlu ise,
– Yâ Rabbi! Seni nasıl doyurabilirdim ki? Sen âlemlerin Rabb’isin, deyince Allah (c.c.),
– Bilmiyor musun, falan kulum senden yiyecek istedi, ancak sen ona yiyeceği bir şeyler vermedin. Bilmiyor muydun, şayet onu doyurmuş olsaydın, onu benim nezdimde bulacaktın, diyecektir. Sonra,
– Ey âdemoğlu! Senden su istedim, fakat bana ikram etmedin, diyecektir. Ademoğlu,
– Yâ Rabbi! Sana nasıl su ikram edebilirdim ki? Sen âlemlerin Rabb’isin, deyince Cenâb-ı Hak,
– Falan kulum senden su istedi. Ancak sen ona su vermedin. Ona su ikram etmiş olsaydın bunu benim nezdimde bulacaktın, buyurur.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 517; Müslim, Birr, 43)
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) hasta bir mümini ziyaret etmeyi, müslümanın müslüman üzerindeki haklarından biri olarak bahsettiği hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Müslümanın müslümandaki hakkı altıdır: Karşılaştığın zaman selâm vermen, çağırdığı zaman davetine icabet etmen, öğüt istediği zaman öğüt vermen, aksırdığı zaman ‘elhamdülillah’ derse ‘yerhamükellah’ (Allah sana merhamet etsin) diye karşılık vermen, hasta olduğu zaman ziyaretine gitmen, ölünce cenazesine katılman.” (Buhari, Libas, 36, 45, Cenaiz, 2, Nikah, 71)
Hasta Ziyaretinde Hastaya Ne Denir?
İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: “Resûl-i Ekrem (s.a.v) hasta olan bir bedevinin ziyaretine gitmişti. Ona, hastaları ziyarete gittiğinde okuduğu şu duayı etti:
La be’se tahûrün inşâellah
“Üzüntü yok! İnşaallah günahlarını temizlemesine vesile olur” (Buhari Menakıb, 25; Merdâ 10)
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) hasta olan bir bedevinin ziyaretine gittiğinde şöyle demişti: ‘Bu hastalık, günahlarına bir kefaret ve temizlik olur.’”
Ebû Ümâme’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hasta ziyaretinin tamamlayıcı unsurlarından bazıları şunlardır: Hastanın eline veya alnına elinizi koyarsınız ve nasıl olduğunu sorarsınız.” (Tirmizi, İsti’zan, 31)
Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor: “Ben hastaydım ve Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] ziyaretime gelmişti. Bana şöyle dedi: Ey Selmân! Allah Teâlâ hastalığına şifa versin. Günahlarını bağışlasın ve dinini yaşamada, ecelin gelinceye kadar bedenine sağlık ve afiyet versin. ”
Ebû Saîd el-Hudrî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle demiştir: “Ziyaret için bir hastanın yanına girdiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin, gerçi bu söz hiçbir şeyi önlemez fakat hastanın gönlünü hoş eder.” (Tirmizi, Tıb, 35)
Ümmü Seleme’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz. Zira melekler sizin dualarınıza âmin derler. ” Ümmü Seleme (r.a.) dedi ki: (Kocam) Ebû Seleme vefat edince Resûlullah’a (s.a.v) geldim ve, “Ey Allahın Resûlü! Ebû Seleme öldü” dedim. Bana şöyle buyurdu: “Allahım, beni ve onu bağışla! Ve bana ondan daha iyi birini nasip et, diye Allah’a yalvar.” Hz. Peygamber’in (s.a.v) dediği gibi yaptım. Neticede Allah Teâlâ bana Ebû Seleme’den daha hayırlı olan Muhammed’i (s.a.v) eş olarak verdi.
Ümmü Seleme’den (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle anlatmıştır: “Resûlullah (s.a.v) (vefat etmiş olan) Ebû Seleme’nin (r.a.) yanına girdi. Gözleri açık kalmıştı, kapattı. Sonra şöyle buyurdu:
– Ruh çıkınca gözler onu izler. Tam bu sırada Ebû Seleme’nin aile fertlerinden bazıları bağıra çağıra ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v),
– Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler, buyurdu. Sonra şöyle dua etti:
– Allahım! Ebû Seleme’yi bağışla. Derecesini hidayete ermişler seviyesine yükselt! Geride bıraktıkları için de sen ona vekil ol! Ey âlemlerin Rabb’i! Bizi de onu da bağışla! Kabrini genişlet ve nurla doldur!” (Müslim, Cenaiz, 7)
KAYNAK: Hüseyin OKUR, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden Dualar, Semerkand, 245-249