Çocuklarımıza İsim Koyarken
İnsanın sıcak bir yuva kurmasının ve evlenmesinin temel gayelerinden biri de şüphesiz çocuk sahibi olmaktır. Zira Hz. Peygamber’in ifadesiyle çocuk, semeretü’l-kulûb (kalplerin meyvesi) ve kurretü’l-ayn (gözün nuru) dur. Çünkü doğum insan için büyük bir sevinç vesilesidir. Çocuklarımız bize yüce Allah’ın birer emanetidir. Onlar dünyaya gelir gelmez başta Allah’a şükretmek olmak üzere pek çok görevlerimiz vardır ve esasen bu vazifeler hayat boyu devam eder. Onları helâl kazançla beslemek, okutmak, terbiyeli ve ahlâklı yetiştirmek, zamanı gelince uygun bir eşle
evlendirmek, onları sevmek, dua etmek, koruyup kollamak, iyi birer insan olmaları için gerektiği kadar ilgilenmek gibi görevler bu vazifelerin başlıcalarıdır. Ama bir tanesi var ki bu diğerlerinin içinde en öncelikli ve en mühim olanıdır. O da çocuğumuza güzel bir isim vermek.
Dünyaya gelen bir çocuğa kimin isim vereceği o kadar büyük bir önem arzetmese de İslâm âlimleri bu hususta da bazı tavsiye ve önerilerde bulunmuşlar ve bu konuda öncelikle hak sahibi olanın, baba olduğunu beyan etmişlerdir. Şayet baba ölmüş ise bu hakkı kullanma yetkisi annenindir. Çocuğa isim verme hakkını annenin kullanmasının en güzel örneği, yetim olarak dünyaya gelmiş olan sevgili Peygamberimiz’e “Muhammed” adının, annesi Âmine Hatun tarafından verilmesidir. Şunu belirtelim ki doğan çocuk ne sadece babaya ne de anneye aittir; o ailenin ortak meyvesi ve aile yuvasının saadet kaynağıdır. Çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasında ve yetiştirilmesinde ailenin her bireyinin ayrı ayrı sorumlulukları bulunmaktadır.
Çocuğa isim verilirken, eşler veya aile büyükleri, “Benim dediğim olacak!” şeklindeki münakaşalardan sakınmalı, oturup karşılıklı konuşmalı, herkesin rızası alınarak belirli bir isim üzerinde birlikte karar vermelidir. Böyle hareket edilmesi halinde hem ailede kırgınlık olmayacak hem de bu durum eşlerin mutluluğuna mutluluk katacaktır.
“Benim evladımın adı çok özel olsun!” diyerek, kimsenin bilmediği, duymadığı, kitapların satır aralarından bulunup çıkarılan, kelimelerin parçalanmasıyla oluşturulan, yabancı isimlerin devşirilmesiyle kurgulanan isimler koymak bugün moda oldu.
Çocuğa verilen isim, onun içinde yetişeceği toplumda ve kültür çevresinde alay konusu yapılmayacak ve onu küçük düşürmeyecek isimlerden olmalıdır. Başka bir ifadeyle çocuk, taşıdığı isimden hiçbir zaman utanç duymamalıdır. Resûlullah’ın(s.a.v.) bu konuda ısrarlı tavsiyeleri ve uygulamalarının olması da konunun önemine ışık tutacak mahiyettedir. Öyle ki o, çeşitli bakımlardan İslâm anlayışına uygun düşmeyen isimlere sahip yetişkin veya çocukların isimlerini değiştirerek, uygun gördüğü yeni isimler vermiştir. Resûl-i Ekrem’in isim konusunda gösterdiği hassasiyeti ve tutumunu dikkate alan bazı âlimler, verilen ismin onu taşıyan kimse üzerinde psikolojik bir tesir yapabileceğini, yani ismin müsemmaya tesir edeceğini ileri sürmüşler ve bunun için de çocuklara isim verilirken çok dikkatli olunması gerektiğini belirtmişlerdir.
İsmin telkin gücünü kavramak için bir peygamberin yahut da iyilikleriyle tanınarak topluma mal olmuş salih bir zatın adını taşıyan birinin ismini zikrettikçe, o peygamberi veya zatı hatırlatarak yaptığı müspet çağrışımları dikkate almak yeterlidir.
Osmanlı’nm kuruluş dönemlerinde yaşamış olan büyük âlim ve mutasavvıf İbn Melek (v. 801/1398), konunun önemini şöyle anlatır: “Sünnet-i seniyyeye göre, kişinin çocuğu ve sorumluluğu altındakiler için güzel isimleri tercih etmesini gerektirmektedir. Zira kötü isimler bazan kadere tevafuk eder. Söz gelimi, Allah’ın kazâsı, çocuğunu ‘Hüsran/Zarar’ diye isimlendiren kimseye gelecek olsa bu şahsa veya çocuğuna gelen herhangi bir zararın; bazı kimseler, o isim sebebiyle geldiğine inanarak uğursuzluk çıkarmaya yeltenebilir, onunla oturup kalkmaktan ve beraberlikten kaçınabilirler.” Ayrıca isim sahibi, psikolojik olarak ismini sahiplenmekte böylece hayatını, farkına varmadan, adının taşıdığı anlam doğrultusunda yönlendirmekte olacaktır.
“Bir adama kırk gün deli deseler, deli olur” atasözünün hikmeti de burada yatmaktadır. Gerginliği, öfkeyi, sabırsızlığı ya da kötü bir şeyi ifade eden bir kelimeyi seçip günde 100 defa tekrar etsek ve bir ay boyunca buna devam etsek, bunun bizde olumsuz etkileri elbette olur. Bir de bu isimlerin yıllarca evimizde yankılandığını ve bir ömür boyu sürdüğünü hesaplarsak etkinin boyutunu da bulabiliriz belki…
Konulacak ismin, güzel bir manasının olması, İslâm inancına ve hükümlerine uygun olması gerekir. İslâm’da çocuğa genellikle doğduğu gün veya gece isim verildiği gibi, doğumunun üçüncü veya yedinci gününde ad konulmaktadır. Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem], oğlu İbrahim dünyaya gelince, “Bu gece bir oğlum doğdu; ona ceddim İbrahim’in adım verdim” buyurmuşlardır. (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, 1/135)
Anlamı İslâmî akideye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) yeni müslüman olanların şirk dönemindeki isimlerini değiştirmez, genellikle aynen bırakırdı. Ancak bu isimler arasında, manası çirkin veya Allah’tan başkasına kulluğu ifade edenler varsa, mesela müşriklerin taptığı putlardan biri olan Uzzâ’nın kulu anlamındaki Abdüluzzâ ve benzeri isimleri genellikle, Allah’ın kulu manasında Abdullah veya Rahmân’ın kulu manasında Abdurrahman gibi isimlerle değiştirirdi. “Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman’dır” (Buhari, Edeb, 105-106) hadisi isim koyma hususunda İslâm’ın genel prensibini belirlemektedir. Çocuklarımıza vereceğimiz isimler, Allah’a kulluk ifade eden, İslâmî gayelere ve insan haysiyetine uygun, çevremizdeki insanların genellikle hoşlanacakları, kulağa hoş gelen, İslâm büyüklerinden hâtıra kalan manası güzel olan isimlerden herhangi biri olabilir. Daha önceden pek duyulmamış diye, yapmacık ifadeler taşıyan, İslâm toplumunda hiç kullanılmayan uydurma ve müslüman olmayanlara ait isimlerin çocuklarımıza ad olarak verilmesi doğru değildir.
İsmin Kur’an’da geçmesi şart mı?
Halkımız arasında çocuklara konacak isimlerin mutlaka Kur’an’da geçmesi gibi yanlış bir inanış gelişmeye başlamış durumda! Yukarıdaki hadislerden de anlaşıldığına göre Peygamber Efendimiz, güzel ve anlamlı isimler koymamızı tavsiye ediyor. Ancak bir ismin güzel olması için onun mutlaka Kur’ân-ı Kerîm’de olması gerekmez. Nitekim Kur’an’da geçen her ismi, orada geçtiği için çocuğa isim olarak koymak yanlış olur. Çünkü Kur’an’da güzel isimlerin yanında şeytan, İblis, Karun, Haman, Ebû Le-heb gibi isimler de vardır. Mesela günümüzde kız çocuklarına yaygınca
olarak verilen “Aleyna” diye bir isim var. Manasına bakılmaksızın kulağa hoş geliyor, ayrıca Kur’an’da da geçiyor diye bu isim kız çocuklarına veriliyor. Halbuki “aleynâ” kelimesi “bizim üzerimize olsun” anlamlarına gelen bir ifadedir. Şimdi Kur’an’da geçiyor diye çocuklara böyle çok da bir mana ifade etmeyen isimlerin verilmesi doğru olmasa gerek. Tabii bu ismin bir de yabancı dillerden, örneğin İbrânîce kız ismi olan “İlena”, İngilizce söylenişiyle, “Aleine” den alınma ihtimali de var. O yüzden düşündüğümüz ismi çocuğumuza vermeden önce bir bilene danışmakta fayda var.
Çocuğun ismi, her dönemde taşıyabileceği bir isim olmalıdır.
Yapılan bir araştırmaya göre Arapça, Türkçe ve Farsça isim taşıyanların büyük çoğunluğunun adlarını sevdiklerini de ortaya koyuyor. Buna göre, Türkçe isim taşıyanların %93,5’u, Farsça isim taşıyanların %93,8’i, Arapça isim taşıyanların da %87,6’sı isimlerini severken, isimleri İtalyanca, Fransızca ve Yunanca kökenli öğrencilerin %96,4’ü isimlerini sevmiyor.
Yeni doğan bir çocuğa nasıl isim verilir?
Dinimizde yeni doğan bir çocuğa aşağıda madde madde vereceğimiz hususların uygulanması müstehap olarak görülmüştür:
• Yeni doğan çocuğa süt vermeden evvel ağzına yumuşatılmış hurma gibi tatlı bir şeyler sürülür.
• Çocuğa doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur.
• Çocuğun ismini ilmiyle âmil, ehl-i salih bir zata koydurmak iyidir. Ashâb-ı kirâm çocuklarına isimlerini Peygamber Efendimiz’e verdirmeyi tercih etmişlerdir.
• Çocuk isim koyacak kişinin kucağına verilir. Kişi abdestli bir şekilde kıbleye döner, önce sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kâmet okur ve üç kere çocuğun sağ ve sol kulaklarına ismini tekrar eder.
• Çocuğa isim koyduktan sonra hayır duada bulunulmalıdır. Peygamber Efendimiz, “Yâ Rabbi, bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla” diye dua etmiştir.
Çocuğa verilecek ismin onun hayat çizgisinde büyük bir önemi haiz olduğu düşünülerek kendi dini inancımıza, kültürümüze, örf, âdet ve geleneklerimize uygun olan isimler verilmelidir.
Çocuğun Ağzına İlk Mamayı Verirken Okunacak Dua
Hz. Âişe (r.a.) demiştir ki: “Doğan çocuklar Resûlullah’ın yanına getirilirdi. O da çocuklara dua eder ve ağızlarına bir parça mama (hurma ezmesi, bal, vb) koyarlardı.” (Ebu Davud, Edeb, 106-107) Bir diğer rivayette de, “Resulullah çocuklara bereket duasında bulunurdu.” diye geçmektedir.
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ (r.a.) anlatıyor: “Abdullah b. Zübeyr’den hamileydim ve müddetimi tamamladığım halde hicret yolculuğuna çıktım. Medine’ye geldim ve Kubâ’da misafir edildim. Çocuğumu Kubâ’da doğurdum. Sonra Resulullah’ın yanına gittim. Çocuğumu kucağına aldı. Sonra bir kuru hurma isteyerek onu çiğnedi. Çocuğun karnına giren ilk şey Resulullah’ın mübarek tükrüğü oldu. Sonra hamur haline gelen hurmayı çocuğuma verdi. Ardından dua etti, bereket diledi.” (Buhari, Menâkıbü’l-Ensâr, 45; Müslim, Adab, 26)
(Hüseyin OKUR, Dualar, Semerkand, s.238-243)